27.12.2011
this is england 88
Ingiltere'de, gectigi donemdeki irkciligi gozler enine seren, oyunculari, muzikleri, kostumleriyle gonlumde yer eden harika bir filmdi This Is England. Tv serisi olmasiyla once This Is England 86, yakinlarda da This Is England 88'i cekildi, hatta iki hafta once Channel 4'te yayinlandi. Kacirmayin.
tags
cinema
25.12.2011
setagaya evi
Tamam kabul, cogunlugun kafasindaki 'ideal ev' profiline pek uymayan bir tasarim ama malzemelerin kullanilis sekli bile bu evin fotograflarina bakmayi zevkli kilmaya yetiyor. Evimiz -soylemeye bile gerek yok- Tokyo'da. Eskiyle yeninin dengesi daha iyi tutturulamazdi sanirim. Kontrplak ile betonun uyumu ta ta. Unutmadan yazayim, bu harika ev Naruse Inokuma imzasi tasiyor.
tags
architecture,
design,
interior design
21.12.2011
Akbiyik
Nukleer santral tartismalarini alevlendiren Japonya depremi sonrasinda "Madem nukleer santral istemiyorsunuz, o zaman televizyon da izlemeyin" minvalinde enfes bir cikis yapan bir Basbakan'a sahip olmak insani delirtse de, birazdan bahsedecegim Bursa'nin Akbiyik Köyü sakinleri gibi ornekler, yok olmaya yuz tutan umutlari yesertebiliyor.
Gelelim 500 kisinin yasadigi bir köyün umutlarimi nasil yeserttigine. Sondan baslamak gerekirse yillardir 'Nerede bu devlet' sloganiyla her seyi devletten bekleyen zihniyeti kiran, yasam alanlarini dogayla dost hale getiren, kendi enerjilerini kendi girisimleriyle ureten, zamanin otesinde bir köy Akbiyik. Tedas'a olan yuklu elektrik faturasi borclarindan bikan köy halki cozumu kendi ruzgar turbinlerini yaptirmakta bulmus. Borclardan dolayi elektrikleri kesik, icme suyu bile olmayan Akbiyik, muhtar Mustafa Cicek'in girisimleri, Il Ozel Idaresi'nin ilgisi sayesinde ruzgar turbinine kavusmus. Köylü, hem turbinin insaatinda calismis, hem de 160 bin TL'lik maliyetin 20 bin'lik kismini karsilamis.
Artik kendi elektrigini ureten, urettigi elektrik ile sulama pompalarini calistiran, tum ulkeye ornek olmasi gereken bir köy Akbiyik. Bana da helal olsun demek dusuyor elbette.
13.12.2011
private moon
Romantizm mi lazim? 'Ozel Ay' hizmetinizde. Leonid Tishkov ve Boris Bendikov'un "Aradigi ayi bulan ve hayatinin sonuna kadar onunla yasayan bir adami anlatan gorsel siir" olarak adlandirdiklari enstalasyon 'Private Moon'. Ilk goruste ask bu olmali.
tags
art,
photograph
17.11.2011
unhate
Benetton'un yeni reklam kampanyasinin ismi bu; unhate. Hedefe ulasir mi bilinmez ama cok tartisilacagi kesin.
tags
adv,
photograph
13.10.2011
28.09.2011
kalem(lik)
Uzun zamandir takip ediyorum giha woo ve tasarimlarini, cok da begenirim ama bu kursun kalemden hallice kalemlik enfes olmus. Olaya sadece kitsch bir tasarim olarak bakmamak gerek. Evet kalemden kalemlik tasarlamak oyle bir hava yaratiyor kabul ama formdaki estetik cok etkileyici. Hee unutulmaya yuz tutmus eski usul kursun kalemin kattigi hava da cabasi.
tags
design
18.09.2011
4.09.2011
noma
Yasanacak sehirler listesinde ust siralari kapatanlardan biri de Kopenhag. Henuz gidip gormuslugum yok ama ilk hedeflerimden biri diyebilirim. Gezi bloglarindan, dergilerden, es-dosttan gerekli bilgileri toplamaya basladim bile, hele su onumuzdeki kisi bir atlatalim.
Ilk defa gittigim her sehirde, kaliteli, en az bir restorana, butce de el verdikce gitmeye calisirim. Kopenhag icin simdiden sectigim restoran, René Redzepi'nin Noma'si. René Redzepi siradan bir sef degil. Danimarka'li anne, Arnavut babanin cocugu olarak Makedonya'da buyumus, savasla birlikte Danimarka'ya geri donmus ve gastronomi okumaya karar vermis, sonrasi ise basari hikayeleri. 2 Michelin yildizli restorani Noma, 2010 ve 2011'de Dunyanin en iyi restorani secildi. Danimarka hukumetinin destegiyle, toplumu yemek konusunda bilinclendirme hedefli, sektorun duayenlerini biraraya getiren, basbakanlarin bile yakindan takip ettigi, yemek sektorunun gidisatini masaya yatiran Footcamp Sempozyumunu duzenledi.
Boylesine basarili bir sefi tum dunyanin tanimasini saglayan Noma, ilgimi cekiyor dogrusu. Sadece oduller degil tabii ki ilgimi ceken. Manifestolarindaki, kaz cigeri, kurutulmus domates, zeytin yagi vs ezberinin disina cikan, lokal ve geleneksel Danish lezzetlerini, modern tekniklerle, kendi bunyelerinde uretip hazirlamalarina yapilan vurgu onemli. Mekanin yalin tasarimi cok hos. Noma'da gecirilen vaktin farkli bi deneyim olacagi kesin.
tags
food,
interior design,
restaurant
31.08.2011
21.08.2011
dinosoap
Nesilleri tukendi ama populer kulturde nufus patlamasi yasiyorlar. Dinazorlar sekilden sekile giriyor, simdi de sabun olmuslar. Tasarim 25togo'ya ait.
tags
photograph
1.08.2011
uzunya
Ne yalan soyleyeyim lezzet firtinasi nidalariyla yollara dokulduk. Servisten, ortamdan, fiyattan yuksek puanlari verdik ama en onemli noktada inceden hayal kirikligi yasadik. 1 ay sonra bugunden aklimizda sadece harika muhabbet kalir, belki de biraz istavrit.
tags
diary,
restaurant
27.07.2011
vitra jr
Ikonik Vitra tasarimlarinin gercek boyutlarini gectim, minyaturleri bile cok konusulur. Boyut olarak Matcbox'dan hallice minyatur Vitra tasarimlarini tek tek gormeye alisigim ama Paola Pivi tarafindan aluminyum struktur uzerine tum parcalarin uygulanmasiyla ortaya cikan avize gozume hem farkli hem de etkileyici gozuktu.
tags
design
26.07.2011
|win win|
Win Win yolcusu kalmasin. Yazin sinemaya gidilmez sacmaligi tarihin tozlu raflarina kalksin. Bu yapis yapis havada serin olan her yere gidilir, film de guzel cikarsa al sana win win..
harita
Bisiklet ve bisikletliye bakista bir Istanbul degil belki ama Londra'nin da bisiklet algisi cok iyi degil. En basitinden yollari hic ic acici degil.
Son donemde sehrin bircok bolgesinde Barclays'in bisiklet kiralama otomatlarinin devreye girmesi, Londra'nin, Avrupa'nin bircok bisiklet sehri ile yarisa girebilmesi icin bir isik oldu. A noktasindan bisikleti kiralayip B noktasinda birakabilme ozgurlugu, ustelik de ucretlerin makullugu, sehirde bisiklet algisinin artmasina yardimci oluyor. Bunun icin bireysel olarak ugrasanlarin sayisi azimsanmayacak kadar. Simon Parker bu kisilerden sadece biri. 'London Tube Map' benzeri calismasini tam 12 yilda bitirmis. Sehrin tum bisiklet yollarini gosteren 'London Cycle Map' piyasaya cikarmis. Kullanisli ve kolay anlasilir bir harita oldugu kesin.
15.07.2011
12 gun
Hic bicak altina yatmamis biri olarak, kacinilmaz son olan ameliyati daha fazla erteleyemedim. Ilaclarla, ihmallerle, kisisel bakimlarla gecen bir 4 yil. Muayeneye gittim, 2 gun sonrasi icin gun aldim, narkozu yedim, kesildim-bicildim-dikildim, simdi de yatiyorum, yatiyorum ama ne yatis.
Kendi kendime 'cok bekledin yeter' diye isyan ettikten sonra kostur kostur girdigim ameliyat icin 'bula bula yilin en sicak donemini mi buldun' diyenleri duyar gibiyim. Ne deseniz haklisiniz, 4 yilin sucluluk duygusu ani kararlar aldiriyor insana.
12 gun geride kaldi ve 1-2 hastane yolculugu haric evden ilk defa dun ciktim. Sonuc agrili husran da olsa temmuz temmuz evde kapali kalmaktan daha fazla acitmadi. 8 gun sonra dikisler aliniyor, duyumlar acili olacagi yonunde, yasayanlarin yalancisiyim.
Ne ameliyati oldugumu bile soylemedim degil mi? Dalga gecmek yok; kil donmesi.. Bana askerlikten yadigar bu illet, neden halk icinde 'amaaan annen cimbizla alir olur biter' tavriyla karsilanir anlamam. Tam olarak oturmama 15 gun, denize girmeme 1 ay, spor yapmama 2 ay, yaralarimin iyilesmesine 3 ay var ama daha bombasi nuksetme ihtimali. Bu ihtimali dusunmemeye calisip hemen pansumana kosayim.
tags
diary
24.06.2011
zurih I
Temmuz sayisini dort gozle beklerim Monocle'in. Most Liveable City raporu ve konu ile alakali diger makalelerin icine girdigimde zaman su gibi akar gider. Bu aralar -sehirlerin suc oranlari, toplu tasima kaliteleri, geri donusum cabalari, cevre duyarliliklari, farkli yasam tarzlarina toleranslari vb bircok kriteri goz onunde bulundurarak hazirlanan- raporun ust siralarina gozumu diktim. Hedef, tum bu kritelerler sonucu ust siralarda yer alan sehirleri bir bir gezmek. Gecen hafta -son 3 senedir listede ilk 5'te yer bulan- Zurih'le sezonu actik, siradakini planliyoruz.
Tarihleri birkac ay onceden ayarladik, Art Basel'e denk getirdik, ucak biletlerini hallettik ama fuar donemi otel doluluklari hesap disi kaldi. Iki gun de Basel'de kalalim diye plan yaparken iyi-kotu kalacak tek bir otel bile bulamayinca tatilin Basel ayagi kalmasiz, sadece tek gunduz Art Basel gezmeli hale geldi. Art Basel icin basli basina bir yazi gerekli aslinda, sonraya saklamakta fayda var.
Basel'den 50 dakikalik bir tren yolculugu, hizlisindan, dubleks vagonlu. Avrupa'nin en iyi ulasim merkezi denilen Zurih Houpt Bahnhof'a varmak uzereyiz. Cikolata fabrikalari ard arda karsimiza cikiyorlar, Lindt, Frey derken Zurih huzurlarimizda.
Kalacagimiz otele ulasmak icin kac numarali tram'a binmemiz gerektigini ararken HB Zurih'in etkileyiciligi dikkatimizden kacmiyor. Biletler temin edilir edilmez istasyonu dolasma geregi hissediyoruz. Sehrin en iyi kiosk'u, sprungli dukkani, pub'i istasyon icinde. Migros sponsorlugunda klasik muzik ve vals festivali de bonusu. Bu arada sehirde Migros egemenligi dikkatlerden kacmiyor, bankasindan restoranina her sey Migros.
Sonunda otele variyoruz ve cantalari birakir birakmaz birseyler atistirmak icin tekrar disari cikiyoruz. Otel yakinlarindan kesif yapmanin tam zamani. Langstrasse civarindayiz. Bir sure once belali bir muhitken simdilerde tasarimcilarin, moda meraklilarinin ugrak yeri olmus. Sira sira butikler ve cafeler arasindan secim yapmak zor. Atiyoruz kendimizi bir dukkana; Z Am Cafe.. Yemeklerle ilgili yorum yapmam zor, cok birsey yemedim ama yerel biralarin hemen hemen hepsini denedim, pek benlik degil, sadece Birell'i biraz daha one cikaririm.
Mekan Aekae tasarimi. Epoksi zemin, genelde zeminde kullanilan mese parkenin benchlerde ve barda kullanilmasi, aydinlatma elemanlari ve benchlerin uzerindeki minderlerin kumaslari mekan ile ilgili bizi ilk etkileyenler. Ortam, yemekler, icki derken on numara mekan olmus. Isvicre'nin genelinde basimiza dert olan pahalilik burada da basrolde tabii ki.
Insan hic durmadan yeni yerler kesfetmek istiyor ama ayaklar ayni seyi soylemiyor, butun gun kosusturmayla gecince yarina birakalim diyoruz, biraz dinlenme vakti...
tags
interior design,
travel
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)